Köy Enstitüleri ve Kayseri Pazarören

 


Bu ay ki konumuz tarihe tanıklık eden Köy Enstitüleri ve Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü. O zamanlarda gerçekleştirilen Cumhuriyet Projesi Köy Enstitülerini ve Pazarören Köy Enstitüsü öğrencilerinin yaşadıklarına tanık olmak, yakından incelemek.

       

Köy enstitüsü, Türkiye'de ilkokul öğretmeni yetiştirmek üzere 17 Nisan 1940 tarihli ve 3803 sayılı yasa ile açılan okul türü. Tamamen Türkiye'ye özgü olan bu eğitim projesini 28 Aralık 1938 tarihinde milli eğitim bakanı olan Hasan Âli Yücel bizzat yönetti.






 

Türkiye'de köy enstitüsü fikri ilk kez Amerikalı eğitim filozofu John Dewey tarafından savunuldu.[3] Dewey, özellikle kırsal bölgelerdeki okulların toplum yaşam merkezi haline getirilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiye'de okulun yerel koşullara uyarlanması sorunu eğitim felsefesinin özünü oluşturuyordu. Köy Enstitüleri, John Dewey'in iş ve eğitimi birleştirme fikrini yerine getirmek için tasarlanmıştır. Mezunların aynı anda hem okul öğretmenleri hem de toplumun eğitmeni olması bekleniyordu. Öğrenciler aslında kendi okullarını, evlerini, kışlalarını, iş yerlerini vb. inşa ettiler ve birlikte yaparak ve yaşayarak üretim ile eğitimi kaynaştırdılar.



Kuruluşu

Neredeyse tüm Anadolu'nun okulsuz ve öğretmensiz olduğu gerçeği göz önüne alınarak,[8] dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün himayesinde, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından İsmail Hakkı Tonguç'un çabalarıyla köylerden ilkokul mezunu zeki çocukların bu okullarda yetiştirildikten sonra yeniden köylere giderek öğretmen olarak çalışmaları düşüncesiyle kuruldular. Geleneksel öğretmen okullarında yetişmiş öğretmenler için köylerde öğretmenlik yapmak, istenerek yapılacak bir görevden çok zorunluluk olarak algılanıyordu. Gönüllü ve özverili öğretmenlerin sayısı azdı. Oysa okuma yazma oranı Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda %5 bile değildi. Bunun yanında nüfusun %80'lik bölümü köylerde yaşıyordu.[9] Köy Enstitüleri'nin kurulması ve yaygınlaşması konusunda pedagoji uzmanı Halil Fikret Kanad'ın önemli çalışmaları vardı. Kanad, zorunluluktan değil özveriyle öğrenci yetiştirecek köye göre öğretmen fikrini savunmuştu.

 

1940 yılından başlayarak, tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Ensititüleri açıldı. Türkiye'de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine iş için, iş içinde eğitim ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50'lik bölümü temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.

Kuruluşunda emeği geçenler

John Dewey (20 Ekim 1859 - 1 Haziran 1952)

ABD li Eğitim Profesörü, 1924 yılında Mustafa Kemal tarafından Türkiye’ye davet edildi. Kendisinden Türkiye de Eğitim Nasıl olmalıdır niteliğinde bir rapor hazırlanması istendi. Hazırladığı Rapor zamanın yöneticileri tarafından incelendi. Profesör John Dewey'nin Raporları", Maarif Vekaleti Mecmuası, Mart 1925, No. 1. Yayınlandı. Türkçe çevirisi birkaç kez 1939'da, Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel zamanında yayınlandı.

Mustafa Kemal Atatürk

Kurtuluş Savaşı sonrasında vatandaşların sadece %3-4'ünün okuma yazması vardı. Halkın %80'i köylerde yaşıyordu.[2] Atatürk ilk defa Köy Enstitülerinin kuruluş yasalarını çıkardı.[35] İlk önce askerliğini çavuş olarak yapmış erlerden köy öğretmeni yetiştirilip köylerine öğretmen olarak gönderilme projesini önerdi ve bu proje uygulandı.

Hasan Âli Yücel

İsmail Hakkı Tonguç

İsmet İnönü

İsmet İnönü 1966 yılında geride bıraktığı hayatı boyunca hatırlanacak en önemli eserlerinin Köy Enstitüleri ve çok partili hayata geçiş olacağını söyledi.1941 yılında Köy Enstitüleri hakkında şu ifadeleri dile getirmişti:

 

Köy enstitülerini cumhuriyetin eserleri içinde en kıymetlisi, en sevgilisi sayıyorum. Köy enstitülerinden yetişen evlatlarımızın muvaffakiyetlerini ömrüm boyunca yakından ve candan takip edeceğim.

Halil Fikret Kanad

Ana madde: Halil Fikret Kanad

Yoğun muhalefet ortaya çıkmadan önce Köy Enstitülerinin arkasında durdu ve her türlü desteği verdi. Toprak reformunu desteklediğini açıklamıştı. 1946 seçimlerinde CHP'ye oy kaybettireceği endişesi ile Köy Enstitüleri'nin kapatılmasına karar verdi.

Kaynakhttps://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%B6y_enstit%C3%BCs%C3%BC


KÖY ENSTiTÜLERİ VE KAYSERİ PAZARÖREN KÖY ENSTİTÜSÜ

Kayseri de bir eğitim enstitüsü Pazarören Köy Enstitüsü.

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın 1935’teki dördüncü kurultayında, eğitimin kırsal kesime yaygınlaştırılması karalaştırılmış, işe, nüfusun %80’ini oluşturan köylerden başlanması benimsenmişti.

İsmail Hakkı Tonguç, ilkin Kayseri, Yozgat ve Çorum köylerinde bir inceleme gezisine çıktı. Kayseri istasyonunda 2.mevki bir vagondan indiğinde tarih, 12 Nisan 1936 idi.

Ertesi günü, Kayseri İl Milli Eğitim Müdürü ve bir İlköğretim Müfettişi ile birlikte, bir taksi kiralayarak Bünyan-Pınarbaşı yönünde yola çıktılar. Sık sık anayoldan saparak, yirmiye yakın köy gördüler. Bunların, yalnız birinde okul vardı. Burası, Pazarören Bucağı idi. Şosenin kenarında, bir sırtta kurulmuş bu görkemli yatılı bölge okulu, Bucak Müdürü Ethem Öker’in (Sarı Müdür) öncülüğünde, yaklaşık otuz köyün imecesiyle kurulmuştu. Çevrede, Avşar Türkmenleri’nin yanı sıra, 1865’de Kafkasya’dan göçe zorlanan Çerkesler ve 1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nın (93 Harbi) baskısı ile gelen Kars muhacirlerinin köyleri yaygındı.

Bucağın önündeki geniş düzlüklerin ortasından, Seyhan Nehri’nin bir kolu olan Zamantı Çayı akıyordu. Çevresindeki verimli topraklarda, tarım yapılmaması için hiçbir neden yoktu. Güney yönünde, yüksekleri karlı Toroslar’ın uzantısı (Anti-Toros) dağlar sıralanıp gidiyordu. Kuzeydoğuya doğru Uzunyayla Platosu, göz alabildiğine uzanıyordu.

Tonguç, hemen oracıkta, düşünülen eğitmen yetiştirme kurslarından birinin, Pazarören’de açılmasına karar verdi. Gerçekten de burada, 1937-38 öğretim yılında eğitmen kursu ve ardından da (1940) bir Köy Enstitüsü açılacaktı.

Pazarören Köy Enstitüsü, çoğu enstitüden daha şanslı sayılabilirdi. Örneğin, bir Arifiye Köy Enstitüsü gibi bir ağaç gölgesinde ya da bir çadırda değil, en azından, iki katlı büyük bir ana binada barınarak işe başlayabilmişti. Bu görkemli yapının giriş kapısının üstünde, Gâlip Nâşit Arı’nın şu dizeleri yazılıydı:

“Bozkırı baştanbaşa yeşille öreceğiz,

Tanrı’nın geç kaldığı işi biz göreceğiz.”

Kurucu müdürlerin ilki Sabri Kolçak’tı. Ancak, eğitim şefi Yalçın Orkun ve tarım şefi Eyüp Erdemir ile yönetim anlayışları uyuşmadığı için 1943 yılında, halk eğitimcisi yönüyle öne çıkan Şevket Gedikoğlu müdürlüğe getirildi.

Yarışmayı kazanan, Ahsen Yapanar ile Mualla Eyüboğlu adlı yüksek mimarların projeleri ve yerleşim planları uygulanarak, 45 kadar değişik amaçlı bina yapıldı. Bunlar; yatakhaneler, derslikler, işlikler, atölyeler, yemekhane, mutfak, ambar, öğretmen evleri, kitaplık, hamam, çamaşırhane, revir, fırın, kooperatif, yönetim binası, elektrik santralı, konferans salonu, lavabo, tuvaletler, uygulama bahçeleri, uygulama okulu, ağıl, ahır, kümes, arı kovanlığı vb.idi.

1942 yılında, 3/A sınıfı öğrencileri, Fikret Madaralı’nın uygulamalı Türkçe dersinde ortak bir güfte yazdılar. Bu şiiri Müzik Öğretmeni Bedri Akalın “Köy Enstitüleri Marşı” olarak besteledi:

“Aynı yolda aynı emek

            Gönüllerde tek bir dilek

            Türk köyünü önde görmek

                       Engelleri aşıyoruz

                       Ülkümüze koşuyoruz

           Mehmetçiğin oğlu kızı

           Atatürk’ten aldık hızı

           Başarırız kavgamızı

                       Engelleri aşıyoruz

                       Ülkümüze koşuyoruz”

Enstitü birkaç kez, Cumhurbaşkanı İnönü, Bakan Yücel ve Tonguç Baba tarafından ziyaret edilerek denetlendi. Bu ziyaretlerden birinde, (1 Eylül 1942) onuruna düzenlenen gecede Hasan Âli Yücel, içtenlikli bir konuşma yaparak öğrencilere şöyle seslendi: “Çocuklar, bu akşam insanlara,bu ölümlü varlıklara verilebilecek sıfatların en iyisini, bana verdiniz. Bana Baba dediniz. Hiçbirinizin, şurada oturan çocuğumdan (Can Yücel) farkı olmadığını söyleyebilmek, benim için bütün bir hayat ödülüdür. Eğer, eğitim ve öğretim sorumluluğu bana verilmiş olan Türk çocuklarının sayısı bir buçuk milyona varmasaydı, bütün ömrümü aranızda geçirirdim. Gösterdiğiniz bu sıcak evlât sevgisine, baba yüreğimle teşekkür ederim. Her geceniz bu güzel gece gibi şen, mutluluğunuz bu gece kadar aydın olsun evlâtlarım.

Kaynak:  https://tr.wikipedia.org/wiki/Pazar%C3%B6ren_K%C3%B6y_Enstit%C3%BCs%C3%BC

O yoklukta tarihe tanıklık ediyor Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü tüm yaşanmışlıklarıyla. O anları o tarihi yaşıyorsunuz o anda. Her bir binada ayrı tarih var. Okuma oranının az olduğu  zor bir dönemde okulsuz ve öğretmensiz gerekliğini bile bile mücadele ettiler kazandılar. İş ve eğitimi birleştirip çalışıp öğrendiler. Hem okuma yazma hem tarım öğrettiler öğrendiler. Toplum eğitmeni Öğretmen oldular toprağı işleyip modern tarım tekniklerini öğrendiler. Müzik, sanat, zanaat öğrendiler .Kendi okullarını, kışlalarını, evlerini, işyerlerini, sinema salonlarını, kütüphanelerini, atölyelerini  inşa ettiler. Üretim  ile eğitimi kaynaştırıp yeni model geliştirdiler. Cumhuriyetin ışıltılı projesinde Kayseri Pazarören Köy Enstitüsü toplumun kalkınmasında yaşam merkezi olmasında önemli rol üstlendi.

Erdem Balcı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Satış Cümleleri

Sıcak Bölgede Yazılar